Dünyaya geldiğimiz o andan beri hayatımıza duygularımız ile devam ederiz. Kimi insan bu duyguları saklamayı bir yol olarak görse de kimisi duygularını çok güçlü şekilde dile getirebilir. Mutluluk, öfke, üzüntü, iğrenme ve kaygı bu duyguların başlıcaları olarak gösterilebilir. Çoğumuz mutluluk dışındaki diğer duyguların bize zararlı olduğu yönünde bir inanca sahip. Ancak psikoloji biliminin önümüze serdiği gerçekler bize, tüm duyguların ne kadar hayati önem arz ettiğini gösteriyor.
Kaygı, gün içinde hepimizin küçük ya da büyük ölçeklerde hissettiğimiz bir duygudur. Kimi olaylar bize baş edebileceğimiz kadar ufak kaygılar verirken, kimisi de uykularımızı kaçırabilir, iştahımızı kesebilir. Her nasıl olursa olsun, bu kaygılar aslında bizim bedensel bütünlüğümüze hizmet etmektedir. Bunu bir örnek ile anlatmak isterim.
Sınav Kaygısı
Sınav kaygısı konusunu ele alalım. Kaygı seviyesi, sınav konusuna geldiği zaman herkeste biraz bir kaygı oluşur. Bunun belirli bir seviyesi gereklidir. Çünkü eğer hiç kaygımız olmasaydı, sınav konusunda hiçbir şey yapmak aklımıza gelmezdi. Sınav konusunda düşünmezdik ve sınava hazırlanmak gibi bir aksiyona girişmezdik. Bu durumda kaygı, bize sınavımıza çalışmamız konusunda bir enerji aşılar. Ancak hayatımızın tek odağı sınav ise ve kaygı seviyemiz kontrol edilemez halde ise, sınava nasıl düzgün hazırlanacağımıza değil, sınav esnasında veya sonrasında başımıza gelebilecek felaket senaryoları üzerinde kafa yormaya başlarız. Bu da asıl hedefimiz olan sınavı geçmekten bizi alıkoyar. Yani görüldüğü üzere, “sağlıklı bir seviyede kaygı”, bizi işe atılmamız konusunda yardımcı olur.
Kaygımızı Dengede Tutmak
Bu durum göz önüne alındığı zaman, aslında kaygı bize hizmet etmek için buradadır. Bize düşen ise, kaygımızı belirli bir seviyede tutmak ve işimize sağlıklı bir şekilde odaklanmaktır. Kaygımızı dengede tutmak için ise, bize kaygı veren olay ve konular hakkındaki düşüncelerimizi gözden geçirmek gerekir. Bize kaygı duygusunu aşılayan şey, bizim o olay hakkındaki düşüncelerimiz ve varsayımlarımızdır. Bu düşüncelerimizin ve varsayımlarımızın ne kadar gerçekçi olduğunu kendimize sormalıyız. Bizi dayanılmaz kaygılara sürükleyen düşüncelerimizi bir kenara bırakıp, daha üretken ve mantıklı düşünceleri kendimize kazandırmalıyız.
Eğer bu konuda zorluk çekiyorsanız, bir psikolog yardımı almaktan lütfen çekinmeyiniz. Kaygılarımızı kabul etmeli ve onlarla yaşamayı öğrenmeliyiz. Ancak bu şekilde yaşadığımız hayattan tatmin olmaya başlayabiliriz.