Bir insanın en temel ihtiyaçları yiyecek, temiz su ve bir barınaktır. Bu temel ihtiyaçlarımızı sürdürebilir hale getirmek için de çeşitli güvenlik ihtiyaçlarımız vardır. Bu güvenlik ihtiyaçları arasında sigorta ve bir iş sahibi olmak vardır. Abraham Maslow’un modeline göre bu ihtiyaçlar olmazsa, bir insanın mutlu bir hayat geçirmesi mümkün değildir.
Bu ihtiyaçların karşılanması için, insanların yapması gereken en önemli şey bir yerde çalışmak ve bu çalışması karşılığında bir gelir elde ederek temel ihtiyaçlarını karşılamaktır. Ancak Sigmund Freud’un da dediği gibi, insanlara en çok kaygı ve stress veren durumlar arasında bulunan ülke ekonomisi ve siyasi tutumlar, bireylerin kontrolünde değildir. Bu yüzden istedikleri zaman değiştirmek gibi bir duruma sahip de değiliz. Yanlış bir ekonomik tutum sergilenen bir ülkede yaşayan insanlar, en temel ihtiyaçlarını edinmekte çok zorlanacakları için büyük bir stress ve kaygı içerisinde bulurlar kendilerini. Çok ileri safhalarda bu ihtiyaçlarını gideremeyen insanlar ölüme kadar gidebilirler. Afrika’daki kısıtlı ekonomik imkanlar sonucunda insanların neler çektiğini hepimiz görüyoruz. Bu insanlar mutsuz yaşamanın da ötesinde, direk olarak ölüm ile burun buruna bir hayat mücadelesi vermek zorundalar.
Peki bir birey olarak böyle zor ekonomik kriz zamanında yapmamız gerekenler nelerdir? Bu durdurulamaz kaygılar ile nasıl başa çıkacağız? Psikolog desteği alalım diyoruz ama bunu karşılamak için de bir maddiyatımız yok? Ne yapacağız peki?
Çözümlere Odaklanmak
İlk önce bir insanın iyi veya kötü zamanda sahip olması gereken ilk şey, sakinliktir. Panik yapmak bize durdurulamaz felaket senaryoları yazdırır ve bu düşünceler de bizi dayanılmaz bir kaygı ve korku duygusuna sürükler. Bu sefer gerçekten bir şey yapabilmek mümkün ise bile yapamayız. Düşüncelerimizi daha işlevsel ve gerçekçi hale getirmeyi denemeliyiz. Gerçekleşmesi çok da mümkün olmayan, mantık dışı senaryolara kendimizi kaptırmamalıyız. Bu düşünceler geldiği zaman kendimize “DUR!” komutunu verebilmek için kendi aklımızı uyarmamız gerekiyor.
Bunu başarabilirsek eğer, içinde bulunduğumuz durumun işlevsel ve mantıklı bir şekilde değerlendirmesini yapmamız gerekir. Bu değerlendirmeyi yaparken duygusal çıkarımlardan kaçınmalıyız ve mantığa dayalı gerçekçi çıkarımlarda bulunmaya çalışmalıyız. Tüm bu çıkarımlar sonucunda bu duruma sebep olan sorunları belirlemeliyiz.
Tüm bu sorunları belirledikten sonra, kendimizi geçici veya kalıcı bir çözüm yoluna sokmamız gerekiyor. Sorunların kendilerine veya kaynaklarına değil, “ÇÖZÜMLERE ODAKLANMAK GEREKİYOR.” Çözümlere odaklandıkça, elimizde yapılması gerekenler gibi bir liste oluşmaya başlayacaktır. Bu oluşan listeyi de aciliyet/önemlilik sıralamasına sokarak, sorunumuza sebep olan durumların çözümleri teker teker gerçekleştirmeye çalışmalıyız. Göreceğiz ki eğer bu durumda kararlı olursak zamanla günlerimizin gittikçe daha düşük kaygılar ile geçmeye başladığını fark ederiz.
Kendine Yetebilme Yeteneği
“Evet, anlatması kolay. Ben şimdi çok fakirim ve ayda kazandığım para hiçbir şeye yetmiyor ama sen orada oturmuş bunları yazıyorsun, senin tuzun kuru tabi!” düşüncesi çok ama çok haklı bir serzeniş. Ancak her zaman söylediğim gibi, hayat bizim kişisel beklentilerimize göre şekillenmez. Yapmamız gereken şey, kendi beklentilerimizi dünyanın gerçekliğine uygun hale getirmeye çalışmaktır. Çalışan kişi, her zaman arzuladığı hayata daha da yaklaşacaktır. Açık söylemek gerekirse, bizler mızmızlanmayı bırakıp, elimizdeki imkanlar ile bir şeyler yapmazsak, kimse gelip bizi kurtarmaz. Kendi hayatını kendinden başkası gelip kurtaramaz. Yetişkin olmanın en büyük belirtisi, kendi bayrağını dikmek ve kendine yetebilme yeteneğidir.