Duygu, bir olay, nesne ya da kişinin bireyin iç dünyasında oluşturduğu etki, tepki ve izlenimdir. İnsanlar duygularını gelişimin ilk evreleri olan çocukluk dönemlerinde kazanır. Bireyin fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarının giderilmesi duyguların oluşumu ve sağlıklı bir şekilde ortaya çıkabilmesiyle ilişkilidir. Çocukluk döneminde kişinin yaşamına yön veren, tutum ve davranışlarını şekillendiren şey duygulardır. Çocuklukta, bilincinde olunmasa bile, düşüncelerden çok duygular harekete geçirici güç rolünü üstlenir. Hayat boyunca keşif ve deneyimlerle duygusal gelişim de ilerlemektedir. Dugular hem doğuştan hem de öğrenilerek kazanılabilir. Doğumdan itibaren duygular uyanmaya, çevrenin etkisiyle ise yeni duygular oluşmaya başlar. Zamanla çocuğun duygusal tutumları kendi gereksinimlerine bağlı olmaktan çevresel durumlara uygun nitelikte olmaya dönüşür.
Duyguların Görevleri
Duyguların üç temel görevi bulunmaktadır. Bunlar biyolojik, iletişimsel ve güdüsel şeklinde sıralanabilir. Duygular hissedilenler ile dış dünya arasında bağ kurulmasına yardımcı olur. Özellikle çevreden gözlemlenen yüz ifadeleri ve bedensel hareketler gibi uyaranların tanımlanmasını sağlar. Dış dünya ve bu dünyaya karşı gösterilen tepkiler arasında duygular bir köprü görevi görür. Bu bağlamda duyguların biyolojik görevleri, karşılaşılan duruma karşı vücudu uyarıp harekete geçirmek olarak açıklanabilir. Sahip olunan duyguları tanıyabilmek, anlamlandırabilmek ve doğru şekilde yorumlayabilmek ilişkilerin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesini sağlayacağından duygulara ait ipuçlarını tanımak, anlamak ve yorumlamak da duyguların iletişimsel görevleri olarak tanımlanabilir. Duyguların güdüsel görevleri ise harekete geçirici etkide olamak şeklinde ifade edilebilir. Kişiler öğrenme yoluyla ilk defa karşılaştıkları bir duruma karşı gösterdikleri duygudan yola çıkarak gelecekteki davranış ve tepkilerini de şekillendirebilirler. Bu yönüyle duyguların harekete geçiriciliğinden bahsedilebilir.
Duyguları Tanıma ve İfade Etme
Duyguları tanımak önemli bir duygusal beceridir. Kişi yüz ve beden hareketlerini değerlendirerek yansıtılan duyguyu tanımaya çalışır. Bu duyguları doğru şekilde tanıyabilme çocuklarda sözel olmayan iletişimi güçlendirir. Bunun yanında duyguları tanıyabilme çocuklarda uyum sağlama sürecini de kolaylaştırıcı etkiye sahiptir. Bu duyguları tanıyabilmek, karşı tarafı anlayabilme becerisini de beraberinde getirir. Bu şekilde çocuklar farklı duyguları birbirinden ayırabilme yeteneğini de kazanırlar. Zamanla bu beceriler gelişir. Büyümeyle beraber duyguyu tanıyabilen çocuk artık onu doğru bir şekilde ifade etmeye de ihtiyaç duyacaktır. Duyguları ifade etme becerisi kişiler arası etkileşimler sırasında duyguları karşı tarafın anlayabileceği ve doğru şekilde ortaya koyabilme becerisidir. Çocuk ne kadar sık ve ne kadar açık şekilde duygularını ifade edebiliyorsa sosyal becerileri o kadar çok gelişebilecektir. Bu şeklide çocuklar daha güçlü sosyal ilişkiler kurabilir, kendilerini daha özgür ve rahat ifade edebilirler. Bu noktada unutulmaması gereken çocuğun olumlu duygunun yanında olumsuz duyguları da ifade edebilme yeteneğini kazanabilmesidir. Aile, okul ve sosyal çevre bu oldukça önemli gelişim evresinde çocuğa destekte bulunmalıdır.
Psikolog Elif Betül YÜCEL